Alevler ve Sonsuz Ask iki Gencin Aski
Alevler ve Sonsuz Ask iki Gencin Aski
İki Genç aşık:
Davut Adanalı pamuk tüccarı bir ailenin tek oğluydu. Üniversiteyi kazanarak İstanbul’a gelmiş ilk yılının ardından artık derslere ilgi göstermiyordu. Birkaç serseri arkadaşta edinince dersleri boşlamış ayda yılda bir okula uğramak dışında neredeyse pek okulla uğramıyor desek yalan olmazdı. Ancak her nasıl olduysa okuldaki talihsiz bir sabah Nermin’le çarpışıp tanışmalarına vesile olunca okula ders için olmasa dahi Nermin için uğramaya başlamıştı.
Nermin sarışın ve saf bir kız olmasının yanında aşırı zeki bir kızdı. Davut’ta bundan çok etkilenmişti. Kısa zamanda aşk her ikisini de çarptı apar topar kendi aralarında bir söz yüzüğü taktılar ve birlikte ahşap eski İstanbul evlerinden birisine kapağı attılar. Davut zengin bir aileden gelmesinden dolayı maddi bir sıkıntıları yoktu. Ev sahibi bekâra öğrenciye ev vermem demesine rağmen 1 yıllık kira + Depozitoyu görünce elinde tuttuğu anahtarı sallayarak Davut a teslim etmişti. Yalnız yaşlı amcamız eklemeyi ihmal etmedi:
-Gençler dikkat edin bu yapı ahşap sakın ocağı ve sobayı kontrol etmeyi ihmal etmeyin yoksa tüm mahalleyi yakarsınız.
Vurdum duymaz:
Davut bu laflara hiç kulak asmadı. Aradan üç ay geçmişti. Okula birlikte gidip gelen ikili akşamları yemeği birlikte yapıyorlardı. Yine böyle bir akşam balıklar pişerken Nermin’in tüm ısrarlarına rağmen Davut:
-Bu şimdi böyle gitmez bunun yanına bir yetmişlik yakışır diyerek bir koşu bakkala gidip bir şişe rakı kaptı geldi. Masayı iki katlı ahşap evin üst balkonuna kurdular. Güzel bir yemekten sonra çay içmemek olmazdı balığın pişti tüpün üzerine çayı koyan Nermin masayı topladı. Çok güzel bir geceydi ve Davut zil zurna sarhoş olmuştu. Nermin içmesini çok hoş karşı olduğundan ona öğüt vermeye başlamasıyla büyük tartışmanın fitili ateşlendi. Çift kavga ediyor tartışıyordu. Nermin:
-Eğer içmeye devam edersen bir dakika durmam
-Ne yani ayda yılda bir içmeyelim mi?
-Benim ailem böyle bir şeyi asla kabul etmez ilişkimizde bir pürüz geleceğimizi etkiler.
-Sen benim eşim olacaksın ve şimdiden evliymişiz gibi kafa şişiriyorsun.
-Ya! Öyle mi? o zaman seninle evlenmiyorum ve sabah ilk iş buradan ayrılıyorum
-Sen bilirsin bana göre hava hoş
Yangıın Var!:
Bu büyük tartışma sonrası Nermin her şeyi bırakıp odasına gitti ve yattı. Davut önce sinirle bir sigara tüttürdü ve kendi kendisine “Yok canım beni bırakıp gidemez o kadar hukukumuz var öyle kolay vaz geçmez. Eee sen git dedin, dedim mi? acaba yok lan demedim hay a*na koyuyum ”dedi ve soğusun diye yere konulmuş olan balık kızartma tavasına tekme attı. Havada bir takla atan tava döndü dolaştı balkonun korkuluğundan sekerek demliğin üzerinde durduğu piknik tüpün devirdi.
Bu sırada sarhoş kafayla acıyan ayağıyla uğraşan Davut bir anda parlayan ışık huzmesini fark edince “Yanı.. Yanıyoruz hadi dışarı, herkes dışarı” diyerek oradan ayrıldı ve ahşap evin karşısına geçti. Eve doğru baktığında çıra gibi yanan ev iyice alev almıştı. Davut o kafayla “Oh ucuz atlattık Nermin..?”diye geçirirken. “Nermin, Nermin nerdesin?” diye bağırmaya başladı. Ahşap evlerden oluşan mahalleli zaten sokağa dökülmüş kimi kova kimi hortumla ateşi evinden uzak durması için çabalıyordu. Davut bir koşu evin içine girip ikinci kata çıktı. İkinci kat neredeyse yer, yer alev alıp yanmaya başlamıştı.
-Nermin, nermiiin çabuk gel
Odanın kapısını açan Nermin :
-Ben seninle konuşmuyorum. Sabah ilk aaa… Yanıyoruz İmdat!
Merdivenlerde bekleyen Davut’un yanına koşmaya çalışan Nermin ateşlerin üzerinden atlayarak geniş koridora geldi. O sırada tavandan kopan bir kalas parçası Nermin’in başına düşmüştü. Sersemleyen genç kız yaralı ve halsizdi. Kısık bir sesle ellerini Davut’a uzatıp merhamet diler gibi
-Yardım et! Çabuk
Donmuş gibi olayı seyreden Davut atıldı kalası kaldırmak istedi ama ucu tutuşmuş kısımlarına dokunamadı.
-Yapamıyorum
-Beni kurtar hadi
-Az önce beni terk edecektin.
Bu olaylar sırasında bile tartışmaya çalışan Davut alev alan piknik tüpünün patlamasıyla sarsılan yerden ürktü ve korkarak yardım edebileceği Nermin’i orada bırakarak hızla aşağı indi. Nermin hala umutsuzca bağırıyordu.
-Lütfen yardım et seni seviyorum. Yanıyorum ayaklarım tutuştu acıyor Aaaah!
Tüm bunlara kulaklarını tıkayarak sokağa fırladı. İtfaiyenin sirenleri duyulmaya başlamıştı. Davut neyse belki itfaiye kurtarır onu diye umuyordu. Yaklaşık bir saat sonra yangın söndürüldüğünde iki katlı ahşap evden geriye sadece üzerinde duman tüten birkaç tahta parçasında başka bir şey kalmamıştı. Olay yerine gelen polis Davut’u yakındaki polis karakoluna götürerek kendisine gelene kadar nezarete attılar.
Acı Kaybımız:
Sabah uyanan Davut ağrıyan bir baş ve kulaklarında Nermin’in yardım çığlığı ve yanarken ki haykırışı vardı. İfadesinde olayın nasıl olduğunu hatırlamıyorum balkonda çay içiyorduk diye ifade verince Davut salını vermişti. Nermin’den geriye bir şey kalmadığından doğru dürüst bir cenaze töreni bile yapılamamıştı. O günden sonra zaten içmeyi seven Davut bir pansiyona yerleşip kendisini içmeye verdi. Zaten her ay düzenli olarak ailesinin gönderdiği para banka hesabına yatıyordu.
Davut her gece rüyasında Nermini görüyor o yanan alevlerin içinden fırlayarak üzerine koşup yanarken yakasından tutup “Sen beni nasıl bırakabildin” diye bağırıyordu. Bu vicdan azabı onu içten içe kemiriyordu. Davut hep “Onunla tartışana kadar yardım etseydim, öyle donup kalmasaydım, sırtımdaki gömleği çıkarıp kalası çekseydim” diye düşünüyordu.
Bazen ise “Yangın benim yüzümden çıktı, Tartışmayı ben başlattı, keşke o kadar içmeseydim ” diye kişisel muhasebesini yapıyor. Hiç ayık gezmiyordu. Davut’un rüyaları bir süre sonra değişmeye başladı. Rüyalarında Nermin yanan bir kor şeklinde alevlerin içinden çıkıyor eliyle Davut’u yanına çağırıyordu. “Hadi katıl bana sevgilim, bana gel” bu rüya o kadar gerçekti ki bazen koşarak alev, alev yanan Nermin’e ulaştığında sarılır sarılmaz uyanıyordu. Bu rüyaları gittiği bardaki dost olduğu Gürkan’a anlattı. Gürkan onu dikkatle dinledi. Zaten uzun zamandır bu barmen dışında dostu ve arkadaşı kalmamış Nermin öldüğünden beri kimse hatırını sormamıştı. Sakallarını sıvazlayan Gürkan:
Vicdan azabı:
-Bak can dostum ben Psikolog değilim ama bilinçaltın seni rahat bırakmayacak. Sana tavsiyem korkularının üzerine git senin üzerine koşan kıza sende koş uyan bakalım bu rüyadan sonra ne olacak belki seni rahat bırakacak.
-Halısın belki denemeye değer. Diyen Davut iki sokak ilerideki pansiyona gitmek için oradan ayrıldı. Davut her ne kadar uğraştıysa da kız ona tam sarılacağı sırada uyanıyordu. Bir akşam yine bara gidip zil zurna sarhoş oldu ve barmene:
-Can dostum, ne kadar denediysem olmadı sanırım bilinçaltım bana başka mesaj veriyor.
-Dedim ya dostum ben psikolog değilim sadece öneri
-Peki, hadi iyi akşamlar
Davut ceketini giyip pansiyona gitmek üzere yola çıktığında yolun karşısında bulunan bina cayır, cayır yanıyor. Bir genç etrafa bağırıyordu.
-İçerde kimse kaldı mı? Bina yanıyor çıkın hemen
İçeriden birkaç kişi kaçarak kaldırma çıktı ağlaşmaya başladılar genç onlara sorular soruyor rahatlatmaya çalıyordu “Herkes çıktı mı? içer de kalan kimse var mı? ” Elleri cebinde zor ayakta duran Davut alevlerin içinden o sesi duydu “Hadi katıl bana sevgilim, bana gel” ceketini çıkarıp yol ortasına atan Davut koşarak yanan alevlerin arasına koştu ve kayboldu. Herkes dehşet içinde olanı seyrediyor ancak ellerinden bir şey gelmiyordu. İçeri giren Davut ise farklı bir şey yaşıyordu. Nermin’le ateş içinde sarmaş dolaş olmuş “Beni affet sevgilim seninle tartışacağına kurtarmalıydım seni çok seviyorum” “Bende seni Davut ama artık gitmelisin yoksa bu aşk ikimizi de yakacak” Davut son noktayı koydu “Artık seninle ayrılmak yok kor olsam bile”
Sabaha karşı yanan bina söndürülmüştü. Polis bina sakinlerinden bilgi alıyordu.
-Evet, memur bey bu genç sayesinde hepimiz binadan sağa salim çıkmayı başardık sonra diğer deli adam geldi aniden ateşlerin içine atladı ve çıkmadı. İtfaiyenin incelemesi sonucunda itfaiye yetkilisi tanık ifadesi alan polisin yanına gelerek:
-Evet, haklılar cesede ulaştık ancak bir erkek ve bir kadın cesedi vardı. Bu iki kişi bir birine kenetlenerek yanmış bir kalp şeklinde yerde yatıyordu. Ben meslek hayatımda hiç böyle bir manzara görmedim.
SON