Sabir Dua Gercek Ask Hikayesi Dini Hikayeler
“ Bismillahirahmanirrahim vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim. “ *Sabırlı olmak için okunacak dua; Allahümmağfirli zenbi ve ezhib ğayza kalbi ve ecirni mineş şeytani euzü billahis semiıl alimi mineş şeytanir racim. ''Allah'ım! Günahımı bağışla, kalbimdeki hırsı gider, beni şeytandan koru.
Hz. Eyyüb Peygamber Sabır Makamı
Sabir-Dua-Gercek Ask Hikayesi Dini Hikayeler Aşk Hikayesi
Sude beş yaşında Fransa’ya göç etmiş, alanında çok başarılı bir avukattı. Karizması, yeteneği ve eğitimi ile göz kamaştırıyordu. Tek bir sorunu vardı ve ona yetiyordu. Belirli periyotlarla başı çok şiddetli ağrımaktaydı. Doktorlar, tüm uğraşılarına rağmen çözüm bulmak bir yana hastalığını bile doğru düzgün teşhis edememişlerdi.
Sude beş yaşında memleketinden ayrılırken ninesinin kulağına fısıldadığı (sabırlı olan kazanır) nasihatine elinden geldiğince uymaya çalışıyordu. Zaten Sude bugün aranılan bir avukat olmasını sabırlı olmasına bağlamaktaydı. Yedi yıldır bu hastalığına bir çözüm bulamıyor ama sabrını ve ümidini de hiç yitirmiyordu. Doktorunun bir psikolog’a gitme tavsiyesini dikkate alarak Paris’in en ünlü psikolog’una gitmeye karar verdi.
Tarık iyi bir eğitim almak için Avrupa’ya açılan Türklerdendi. Eğitimi tamamlamış ve Paris’in en ünlü psikologlarından biri olmuştu. Yaptığı sıra dışı teknik ve tedavilerle (su sesinden ve musikiden yararlanma vb.) haklı bir üne kavuşmuştu. Sude ile ortak bir noktaları daha vardı. Her ikisi de değerlerini memleketlerinde bırakmış, isimleri dışında artık birer Avrupalı olmuş yani Fransızlaşmışlardı.
Tanıştılar. Sude için ayrı bir sabır sınavı açılmıştı. Uzayıp giden seanslar, sıkıcı terapiler vs. 6 ay devam eden bir tedavi süreci… Sonuç : değişen bir şey yok. Ama Sude yine sabırlı ve ümitli, çözüm bulacağına emin, Tarık ile tanışmaktan hayli memnundu. Artık Tarık ve Sude seanslar dışında da vakit geçirmeye başlamışlardı.
6 ayın sonunda Tarık hipnoz tedavisine başladı. Uzun seanslar sonunda Tarık’ın dikkatini çeken bir gelişme oldu. Hipnozla Sude’nin küçüklüğüne inen Tarık, 5. yaşını sorgularken Sude’nin aniden gerildiğini fark etti. Sude önce strese giriyor, bir şeyler mırıldanınca rahatlıyordu. Tarık için umut gözükmüştü. 2 haftalık uzun çabalar sonucu Sude’yi konuşturmayı ve olayı çözmeyi başardı. Sude 5 yaşında iken ailesiyle birlikte trafik kazası geçirmiş ve kaza sonunda şoka girmişti. Hastanede yatarken ninesi ona bir dua öğretmiş ve bu dua Sude’nin bilinçaltına yerleşmişti. Ancak Sude’nin sayıklarken mırıldandığı ve rahatladığı bu dua acaba neydi ?
Tarık zor bela kağıda aldığı bu duayı Cezayir asıllı bir arkadaşına götürerek çözümünü istedi. Arkadaşı “ Ben bunu anneanneme bir göstereyim, o bilir.‘ diyerek kağıdı alıp gitti. İki gün Tarık ve Sude’ye iki ay gibi gelmişti. Sonunda Cezayir asıllı arkadaş çıkageldiğinde yüzünde mahcup bir tebessüm vardı. Duanın sırrı çözülmüştü. Üçünün de Müslüman olmalarına rağmen bilemedikleri bu dua bizim her gün 40 kez tekrarladığımız ‘Fatiha’ suresiydi. Tarık son kararını Sude’ye açıkladı. Her gün okuyabildiği kadar bu duayı Sude okuyacak ve okudukça rahatlayıp iflah olmaz baş ağrılarından kurtulacaktı.
Aradan geçen 6 ayın sonunda beklenen gelişme oldu. Sude her geçen gün daha iyiye gitmeye başladı. Uzun geceler sonu düşüncelere dalan Sude nur yüzlü ninesini düşlerinde misafir ediyor, onun öğrettiği Fatiha’yı büyük bir zevkle okuyordu. Ve bir gün Sude kararını Tarık’a açıkladı. Artık o özüne dönmeyi ve ninesi gibi yaşamayı düşünüyordu. Sude’den ve tüm bu yaşananlardan etkilenen Tarık da yavaş yavaş özüne döndü.
Tanıştıktan bir yıl sonra Sude ile Tarık evlendiler. Sabrın meyvesi, duanın gücü ve her şeyden önemlisi muktesebatın ne derece önemli olduğunu bir kez daha anlamışlardı.
Hz. Eyyüb Peygamber Sabır Makamı
Hz. Eyyüb Peygamber Sabır Makamı
Peygamberler arasında sabrı ile tanınan Hz. Eyyüb’ün hastalanıp çile çektiği mağaranın da yer aldığı makam, sabır dileyenlerin akınına uğruyor. Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesinde bulunan Eyyüb peygamberin makamı ziyaretçilerin yoğun ilgisini görüyor. Amansız bir hastalığa yakalanan Eyyüb peygamberin iyileşene kadar kaldığı yer olarak bilinen makam, özellikle Hz. Eyyüb’ün sabrını dileyen insanlar tarafından ziyaret ediliyor. Ziyaretçiler, Hz Eyyüb’ün hastalığı süresince kaldığı çile mağarası ile hastalığı esnasında tedavi olduğu belirtilen su kuyusu ve Eyyüb peygamberin sırtını dayadığı sabır taşını da görme imkanı buluyor. makamda bulunan ve şifalı olduğuna inanılan sudan içenler, camide namaz kılıp, dua ediyor. Kutsal yerleri görüp, şifalı sudan içen insanlar, Allah’ü Teala’dan, kendilerine Eyüp Peygamber’in sabrından vermesi için dua ediyor. Makama hayran kaldıklarını belirten ziyaretçiler, manevi olarak büyük haz aldıklarını söyledikleri makamda sabır için dua ettiklerini ifade ediyor.
Hz. Eyyüb Sabrı
Hz. Eyyüb Sabrı
Hz. Eyyüb’ün hastalanması, sabrı ve yeniden sağlığına kavuşması konusu bir çok sözlü ve yazılı kaynakta yer alır. Eyyüp Peygamber’in hayatını anlatan farklı rivayetler olsa da sabrı ile ilgili hikaye ise genel olarak şöyle özetlenir:
"Cenab-ı Hakk, yöre insanları arasında seçkin bir kulu olan Hz. Eyyûb’u peygamberlikle görevlendirir. O’nu ve ailesini maddi ve manevi bakımdan çok zenginleştirir. O’na birçok evlat verir, malına, davarlarına bereket girer. Birçok köyü, bu köylerde bereketli toprakları ve sürülerce davarı olur. Böylece bölgenin hatırı sayılır zenginlerinden biri olur. Allah/u Teala, O’nu imtihan için, önce malını ve davarlarını, sonra tüm evlatlarını elinden alır. Varlıklar içerisinden yokluklar içerisine, sefil bir hayata sürüklenir. O ise “Veren Allah, alan Allah” diyerek, isyana, hüzne girmeden haline şükrederek sabreder. Sarsılmaz bir imanla metanetini kaybetmez, ibadetine devam eder. İhtiyarlık çağında ağır bir hastalığa tutulur. Her tarafı yara bere içinde kalır. Çevresindeki uzak, yakın akrabaları bulaşıcı bir hastalığa tutulduğuna kani olup, onu bir bir terk ederler. Böylesi bir durumda, şeytanın musallat olup kalbine vesvese koymak istemesi bu yüce insanı asla sarsmaz. İbadetinden ve zikrinden alıkoyamaz. Vücudunun her tarafı yara bere içerisinde olduğundan vücudunu kurt kaplar. Ne zaman ki kurtlar kalbine sirayet etmeye çalışınca bu Azîz Peygamber Allah’u Teâla’ya sığınarak dua eder. Cenâb-ı Hakk, sevgili kulu Hz. Eyyûb’un duasını kabul eder. Topuğunu yere vurmasını, çıkacak olan su ile yıkanmasını ve bu soğuk suyu içmesini emr eyler. Hz. Eyyûb emr-i İlâhî’yi yerine getirir ve topuğunu yere vurur, mucizevi soğuk bir su fışkırır. Hz. Eyyûb bu serin sudan yıkanıp içerek vücudunun hem içini, hem dışını onunla temizler. Böylece hastalıklardan kurtulur."