ALTIN PENCERELİ EV

ALTIN PENCERELİ EV!

Çok seneler önce küçük bir çocuk her akşam bir tepeye çıkar, vadinin öbür ucunda yükselen tepenin zirvesindeki evin altın pencerelerine bakardı. Bu pencereler, batan güneşin ışınlarının altında, karanlık basıncaya kadar pırıl pırıl yanarlardı. Çocuk, bu altın pencereli evi yakından görmek için yanıp tutuşmaktaydı.

Bir gün, altın pencereli eve gitmek için babasından izin aldı. Koşa koşa vadiyi aştı. Altın gibi parıldayan pencereleri yakından görme isteği, onun karanlığın bastığını fark etmesini önlüyordu.


Altın pencereli eve varmak için tırmanması gerektiği tepe çok yüksek yokuş. Çocuk, nefes nefese yarı yola geldiği sırada, yorgunluktan yere çökerek uyuyakaldı.

Uyanınca, çok vakit kaybettiği için, acele etmesi gerektiğini anladı. Bu arada gece de olmuştu. Çocuk tırmanmaya devam etti. Şafak söktüğü ve güneş parlak tepenin üzerinde belirdiği zaman, çocuk çektiği yorgunluğun ve içinikemiren hasretin mükafatını gördü. Altın pencereli eve gelmişti. Bunca zamandır aradığı evi, garip şekilli çatısından tanıdı.

Fakat, evin pencereleri bildiğimiz camdandı. Hiçbiri parlak ve altından değildi.Hatta, toz içinde olduklarından, donuklaşmışlardı.

Çocuk hayretler içinde kalmıştı. Acaba altın pencereli ev bir rüya mıydı diye düşünmeye başladı. Bu düşünce ile altın pencereli eve arkasını dönüp vadinin öbür tarafındaki kendi evinin bulunduğu tepeye bakınca, gözlerine inanamadı. Altın pencereli ev oradaydı! Kendi evinin pencereleri, üzerlerine aksettiği doğu güneşinin ışınlarıyla altın gibi parlıyordu.

Alıntıdır...